8 Kasım 2009 Pazar

eyysss ile feyysss

"eysss anlayalım " lafını bilen bilir. İyi tanıdığımız "Cavidan" isimli arkadaşımıza ise samimiyetten ötürü "Cav" diye hitap ederiz. Bu iki manasız cümlenin ortak noktası bana göre Facebook'un "feysss" olarak hitap edilmesi insanlar arasında. Biri isim benzerliğinden, diğeri ise kısaltmadan. İkisiyle de akraba “feysss”. Ancak anan, baban, eşin dostun değil ki senin Facebook kısaltacaksın onu bu samimiyet niye; birini utandırmaya mı çalışıyosun "falan filan mı var orda, hadi bakiimmm, hayırlı işler " der gibi. Ne işsin. Olmuyo böle. Sinirimi bozuyosun.

Asıl konu bu değil tabi. Sorun benimle Facebook arasında. İki hafta aralıklarla aktif ve deaktif ediyorum hesabımı. Ben ondan yürüyerek kaçarken, o bana bir vasıta yardımıyla geliyo. Bu sanal iletişim ağına ihtiyacım olmadıgına kendimi inandırıp , sosyal hayatıma zarar verdiğini düşünerek kapatıyorum. Çünkü bunu gerçekten ikili ilişkilerde uygulayabilirsen adamsın bana. (Gelmiş 500 tane arkadaşım oldu diyosun, sen ünlüsün arkadaşım ozaman baya ünlüsün benim arkadaşım olamazsın o halde çünkü ben ünsüzüm, ünvancı değilim. 500 tanenin hangi birisiyle konuşuyosun, gel otur şöle bi anlat bakimm abin co' lara. Bi de öle şuursuzca konuşma, yeni tanıştığın adama kendi arkadaş masanı koz olarak kullanırsan, bi ara seni çekerler kenara. Patavat dersleri veriyoruz biz, hem de bedava)

İki hafta sonra ise karaktersiz karakterimden ödün verip kaverengi efes gibi açıyorum Facebooku. O an içime bir sıkıntı giriyor, o adam ben değilim ki.

Biraz eski kafalı, olaylara anne-baba mantığıyla yaklaşan, cep telefonundan mesaj atmayı bilmeyen bir jenerasyonun öncüsü olmayı hayal ediyorum o gün yine. Çünkü genelde bu mantık insanı doğru yola sevkediyo. (Örnek : Atlet) Ama biraz daha iyi olmam için buralardan uzaklaşıp Demokratik Kongo Cumhuriyeti 'ndeki arkadaşlarımla vakit geçirmem gerekiyo. Nezamandır çağırıyolar.

Hiç yorum yok: