24 Mart 2010 Çarşamba

DT

merhabalar, biraz önce Los Angeles`daki temsilcimiz ile yaptığım bazı görüşmeler sonrasında birkaç video izleme fırsat mı demeliyim? hayır efendim. tamam sayın petrucci`nin gitarı güzel olabilir. o da güzel çalana güzel yani, sayın Los Angeles temsilcimizi de tenzih ederim, yani çocuk çalıyor, yapsın alsın, çalsın ama Les Paul alsın. Neyse efendim. konumuz şudur ki Dream Theater. Dream Theater hakkında çok da bilgim yoktur, dinleyemiyorum efendim. En rakçı zamanımda bile dinleyemedim. Ben bu müzik grubunu sayın Cristiano Ronaldo`ya benzetiyorum. yani abartıyorlar. bu ne ya!! tamam iyisiniz hepiniz ama yani neler oluyor? yok anlamıyorum.
Dream Theater`ı şu an neye benzettiğimi bilmek isterseniz onu da söyleyeyim. Dream Theater efendim sabah kahvaltısı için planlanan Jam Session gibidir. Derseniz ki; yavrum sen 1`de kalkıyorsun zaten bu saatlerde kahvaltılık jam sessionları nereden buluyorsun, derim ki cause i love my television brother. D plus adlı bir televizyon kanalı var. orada oluyor. tavsiye ederim. Neden jam session`dır. çünkü anlayamıyorum. yani jazz müzisyenleri galiba çok iyi müzisyenler diye düşünüyorum, düşünüyorum. yok anlamıyorum. anlamadığım olaylara hemen he tamam iyiymiş de derim ben. çok severim. bu düşünceden hareketle şöyle bir tümevarım yapabilir miyim peki dream theater olsun, bu jam session yapan abilerimiz olsun (sevgili cengiz baysal bey yani duman nerede o jam sessionlar nerede, dumanı da küçümseyemem bu arada kaç sene yani) siz bütün anlamayan dünyayı kandırmakta mısınız ki acaba? merak ediyorum.
Los Angeles`tan Dream theatre`a oradan Cristiano Ronaldo`ya ardından kahvaltılık jam jessionlara uzanan bu yola dayanıp hepsini okuyanlara şilt verilecektir. Araları okumayıp aslında ara paragraflara göz atmadan geçen insanlar da sölesin onlara da şilt verilecek. beni kandırabilirsiniz kendinizi kandıramazsınız.

2 yorum:

kerem dedi ki...

yorum gidiyor mu?

kerem dedi ki...

gidiyomuş.