27 Haziran 2010 Pazar

yolculuk*4

ya şimdi bu adam bana türlü sorular ile geliyo ama hep kendi dünyasının soruları. atarlar giderler bişe olursa gel falan. halbuse benim dünyamdaki insanların hepsi nobel barış ödülüne aday insanlar. sakin yani bunlar. sonra düşündüm acaba benim de mi dünyam çok dar. benim de yaşadığım dünyanın en doğusu bartın ama doğusu izmit, en batısı cambridge( oraya da bi kez bi aylığına gittim, yani hiç bi anlamı yok aslında o en batının) ama batısı istanbul. kısaca hayatım istanbul ve izmit arasındaki 100 km`lik alanda yürürken ben çağdaş veya sınırların kaldırılmasına yönelik bir aktivist olarak herhangi bir işemde bulunamıyorum ne yazık ki. yazık. çünkü ben bu işlemleri yapamıyorum. olmuyor. benim ufkum yolculukta karşılaştığım sayın güzelfırfırlı çocuğunki kadar dar aslında ben nasıl her türlü duygudan yoksun yaşamayı kendime ekol edinmişsem o çocuk da kendine yanında oturan veya kendinen küçük gözüken çocuklara üstün gözükmeyi ekol edinmiş. hemen ders çıkardım tabi. benim bu çocuktan aslında bir farkım olmamasına rağmen ben bu çocuktan daha rahatım yani en azından etrafımla bir derdim yok. ayırca benim bu kafayı genişletmem lazım. bu işler bu kafayla yürümez. sonra bi bakmışım yanımdaki çocuğa çalıştığım yerdeki kartımı vermişim. hiçbir farkın olmadığı bir yerler beni kendine almasa çok iyi olur aslında. yarın bi gün beni böle görürseniz diğin ki napıosn hekrale dur bi yani senin gittiğin yol yol değil. falan bu tarz konuşun ben öle kin nefret toftof gibi duygulardan yoksun bi insanım. gelin bulun beni.

Hiç yorum yok: